16 Aralık 2012 Pazar

Machiavelli





Herkes nasıl göründüğünü bilir; ama çok az insan nasıl olduğunu hisseder! 

Machiavelli

15 Aralık 2012 Cumartesi

Mevlana - İnsan Sevgisi ....





Mevlana’nın insan sevgisi tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Aynı zamanda Mevlana’nın insanlara duyduğu saygı da tarif edilemeyecek kadar derindi: Ayırmadan herkese saygı ve sevgi… Başkaları da bu nezakete karşılık verirler, ona saygı göstermeye uğraşırlardı. Mesela bir topluluğa girdiği zaman kendisine saygı duyarak ayağa kalkarlardı. Mevlana bunu istemezdi. Hele de kendisi için birini oturduğu yerden kaldırdıkları zaman bu hale çok üzülürdü.
Mevlana’nın insan sevgisi ne güzel bir örnek:
Mevlana bir gün hamama gitmişti. Soyunup hazırlandı, yıkanma yerine girdi. Girdi, ama girmesiyle çıkması da bir oldu. Tekrar giyindi ve gitmeye hazırlandı.
Sebebini sordular.
Dedi ki:
“Soyunup hamama girmiştim. Tellak beni görünce, bana yer açmak için bir şahsı havuzun başından uzaklaştırdı. Benim yüzümden rahatsız edilen o kişiye karşı utancımdan o kadar terledim ki dayanamayıp dışarı çıktım!”
Hey koca Mevlana, güzel insan!… Şimdi manevi torunların, birbirinin yerini kapmaya çalışıyor. Gücü yeten bazı zalimler, fukaranın etini ekmeğini bile elinden kapmaya uğraşıyor.
Sen ise bir havuz başında yer açılmasını bile istemedin kendine. Biz ne yerler açıyoruz kendimize, kul hakkını yiye yiye, eze eze, üze üze, neleri kimlerden kapmaya çabalıyoruz…
Mevlana’mız! Bizim de biraz efendileşmemiz için himmetini dileriz.

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Mevlana - Sen bizim yüzümüze değil, ahlakımıza bak.






Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.
 Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.

Denizin kenarına kadar, ayakların izi vardır. Ama denize girdikten sonra ne iz kalır, ne işaret.


Sen bizim suretimize [yüzümüze] değil, siretimize [ahlakımıza] bak.



Mevlana


9 Aralık 2012 Pazar


Sakıp Sabancı'dan Girişimcilere, İş İnsanlarına 48 Öğüt!


Sakıp Sabancı kimdir diye merak edip hayatı ve hayat hikayesi hakkında biraz ipucu istiyorsanız Sakıp Sabancı biyografisini okuyabilirsiniz. Ancak başarısının temelindeki püf noktaları yakalamak için şu 48 öğüt tam sizin için olabilir;
1. Nasıl bir “Güç” arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.
2. Başkasından, özellikle politikacıdan medet, ummayın.
3. Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.
4. Karşınızdakilerin “İnsan” olduğunu hiçbirzaman unutmayın!
5. İnsanların birer “Makina” olmadıklarını bilin.
6. Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma, başarıya yol açar.
7. Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.
8. “Vicdan Huzuru” başarılı olabilmenin temel şartıdır.
9. Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbir zaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.
10. Hiçbir işi “Kıyısından Köşesinden Tutmayın”. Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.
11. Hayata uyun.
12. İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın.
13. Aç gözlü olmayın. “Allahıma Şükür” demesini bilin.
14. Şans, kader ve kısmet, yararlanmasını bilenler için vardır.
15. Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.
16. Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.
17. Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.
18. Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.
19. Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
20. Sağlıklı olun. Sağlık herşeyin başıdır.
21. Düzenli bir yaşamınız olsun.
22. Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.
23. Bilgili olun.
24. Gözünüzü açın.
25. Risk almayı bilin. Cesur olun.
26. Güvenilir insan olun.
27. Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.
28. Yaptığınız iş farklı olsun.
29. Müesseseleşin.
30. İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.
31. Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.
32. Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.
33. “İyiyi” yüreklendirin, alkış verin. “Kötüyü” ayıplayın, ceza verin.
34. Allah herkese “Bölüşmeyi” nasib etmez. “Bölüşmek” ve “Paylaşmak” kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin.
35. Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.
36. Her şeyin bir şeyini, Bir şeyin her şeyini bileceksiniz.
37. Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun proğramınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.
38. Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.
39. İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.
40. Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkanlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin.
41. Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.
42. Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakarlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.
43. Şeyh uçmaz. Onu müridleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.
44. Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.
45. Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.
46. Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü birşey ama, ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.
47. İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyler için üzüntü duyun.
48. Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.
Merhum Sakıp Sabancı'ya bu vesile ile Allah'tan rahmet diliyor, altın değerinde öğütler içeren bu haberimizi girişimcilerimiz ve iş insanlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

15 Kasım 2012 Perşembe

Özlü Sözler ....

"Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşün."
(DANTE)

"Dertli olmanın sırrı, dertli olup olmadığımızı düşünecek kadar boş vakte sahip olmamızdır."
(BERNARD SHAW)

"Aslında hiçbirşey iyi veya kötü değildir. Herşey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır."
(SHAKESPEARE)

"Hayata en önemli şey kazançlarınızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur."
(WILLIAM BOLITH)

"Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsaydık hayat ne kadar güzel olurdu."
(RENAN)

"Hayata yapılacak o kadar çok hata varki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok"
(SARTRE)

"Herkes hazza kosar,cok azı onun basında beklemeyi bilir."

"Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen, bende bir elma, sende bir elma olur.
Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen, bende iki BİLGİ, sende iki BİLGİ olur."
(KONFİÇYUS)

"Ölümle hiçbir zaman karşılaşmayacaksın. Ölüm varsa sen yoksun, sen varsan ölüm yok. O halde ölümden korkmak ahmaklıktır."

"bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir."
(Çin? Atasözü)

"Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur."
(Arap Atasözü)

"Bilmediğini bilenin arkasından gidin, bilmediğini bilmeyeni uyarın, bilmediğini bilene öğretin, bilmediğini bilmeyenden kaçının."
(Conficius)

"Gençliğinde bilgi ağacı dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz."
(Seneca)

"Üzüntü kendi kendini giderir, ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağınız birinin olması gerekir."
(Mark Twain)

"Konfor, bir misafir olarak gelir, gitmemek için elinden geleni yapar, sonunda bizi esir ederek kalır."
(Lee S. Bickmore)

"Bencillik dostluğun zehiridir."
(Balzac)

"Bizi esas yoran yaptığımız iş değil, yapmadan kenarda bıraktığmız işlerdir."
(Ebner-Eschenbach)

"Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin."
(Huang-Çe)

"İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar."
(Newton)

"Çektiğimiz sıkıntı parasızlık sıkıntısı değil, bilgi sıkıntısıdır."
(İ. İnönü)

"Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir."
(Emerson)

"Asla herşeyi bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsan da "ben cahilim" diyebilecek cesaretin daima olsun. "
(Ivan Pavlov)

"Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir."
(Lao-tzu)

"Eğitim sadece okumak değildir. Okudukları üzerinde düşünebilmek yeteneğidir."
(Hilty)

"Başka birinin sizin kadar iyi yapabileceği bir şeyi bırakın o yapsın, siz yapmayın."
(Andre Gide)

"Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın."
(Dale Carnegie)

"Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir."
(Cenap Şahabettin)

"Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder."
(İbni Sina)

"Akıllı bir kimse düşmanından akıl öğrenmeyi ihmal etmez."
(Beydaba)

"Öyle horozlar var ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar."
(L. Dumont)

"Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir."
(T. Lowell)

"İnsan, ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayasını gözler göremez."
(Exupery)

"Boş bir çuval dik durmaz."
(Benjamin Franklin)

"Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur."
(N. F. Kısakürek)

"Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın sebebidir."
(W. E. Channing)

"İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır."
(V. Hugo)

"Buluş, başkalarıyla aynı şeye bakıp, farklı düşünebilenler tarafından yapılır."
(A.S. Gyorgyi)

"Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır."
(F. Bacon)

"Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer."
(Tolstoy)

"İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler."
(Montaigne)

"Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi."
(Allen)

"Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler."
(Çin Atasözü)

"Çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız bir dilimiz vardır."
(Diogenes)

"Memleketin nasıl yönetildiğini anlamak mı istiyorsunuz;onun müziğine kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum vardır, orada adalet ve erdem hüküm sürer."
(Konfüçyus)

"En büyük düşman, benliğinizin dışında değil içindedir."
(R. Rolland)

"Bütün günler ölüme gider, son gün varır."
(Montaigne)

"Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir."
(Pascal)

Can Atilla yıldızlar altında

Isgaard "DREAMES WILL NEVER DIE"

SİZİN PARAŞÜTÜNÜZÜ KİM HAZIRLIYOR?
 
Sizin paraşütünüzü kim hazırlıyor?

Charles Plumb Vietnam’da savaşmış Amerikalı bir savaş pilotuydu. 75 başarılı sortiden sonra, uçağına isabet eden bir füze tarafından vurulmuştu. Uçak tam düşecekken, fırlatma kolunu çekerek uçaktan atlamıştı. Paraşütü açılmış, sağ olarak yere inmiş ancak düşman eline geçmişti. Yakalandıktan sonra, altı yılını Vietnam hapishanesinde geçiren Plumb, sonunda bu zor dönemi atlatarak özgürlüğüne kavuşmuştu.

Şimdi ise yaşadığı bu önemli deneyimin yaşam dersini, verdiği seminerlerde dinleyicileriyle paylaşmakta.

Bir gün Plumb ve karısı bir restoranda otururlarken, yan masada oturan adamlardan biri yanlarına gelir ve şöyle der: - Seni tanıdım, sen Plumb’sın. Sen Kitty Hawk savaş gemisinden savaş jetiyle Vietnam’a uçan kişisin. Ve orada vuruldun. - İnanamıyorum. Bu imkansız nasıl bunu bilebilirsin?, der Plumb. - Çok iyi biliyorum. Çünkü senin paraşütünü ben hazırlamıştım. Plumb büyük bir sevinç ve minnetle ayağa kalkar ve ona sarılır. Adam "Sanırım paraşüt sana bir problem çıkartmamış" der.

Plumb ise "Eğer çıkartmış olsaydı bugün seninle burada konuşuyor olamazdım" diye cevap verir. Plumb o gece hiç uyuyamaz, hep o adamı düşünür durur. Acaba deniz kuvvetlerindeyken nasıldı? Kime benziyordu? Beyaz şapkası, lacivert fuları, metal düğmeli ceketiyle yüzlercesinin arasından onu nasıl ayırt edip hatırlayabilecekti. Kim bilir kaç sabah onu görüp ona, bırak "Nasılsın" demeyi nasıl "Günaydın" bile demediğini düşündü. Ne de olsa o bir savaş pilotuydu, diğeri ise sıradan bir denizci.

O denizci kim bilir günde kaç saat, geminin karanlık hangarında, tahta masaların üstünde, onca ipi ve ipek kumaşları bir cerrah titizliğiyle katlayıp paraşütleri hazırlıyordu. Kim bilir kaç kez elleri bir başkasının kaderini örüyordu. Kim bilir bu eller kaç kez başkasının yaşama tutunmasına yardımcı olmuştu. Üstelik bu kişilerin kim olacağını hiç bilmeden. Şimdi ise Plumb, seminerlerinde her gün şu soruyu soruyor: "Sizin paraşütünüzü kim hazırlıyor? Herkesin etrafında, onun için bir şeyler yapan, onun hayatını kolaylaştıran, değerli kılan birileri vardır. Sizin paraşütlerinizi hazırlayan kimler?" Ve ekliyor: "Düşman tarafına düştüğümde sadece bir paraşütüm yoktu. Birçok paraşütüm vardı.

Fiziksel paraşütüm, zihinsel paraşütüm, duygusal paraşütüm ve spiritüel paraşütüm benimle birlikteydi. Bunların desteği olmasaydı güvende olamazdım ve başaramazdım". Bazen gündelik yaşam kavgasının içinde yer almak, bize yaşamda neyin önemli olduğunu unutturmaya yetiyor. Bizim için iyi bir şeyler yapanlara, kendisi ve başkaları için bir şeyler yapanlara ve başaranlara, bir ’merhaba’yı, ’nasılsın’ı, ’teşekkür ederim’i, ’tebrikler’i söylemeyebiliyoruz.

Oysa unutulan bu küçük kelimelerin anlamları ’onlar’ için çok büyük olduğu gibi, bizim için de çok büyük olmalı. Yapılanı takdir etmek? Kaçımız becerebiliyoruz bunu, samimiyetle cevap verelim. Kaçımız bizim hayatımızı kurtaran ve kolaylaştıran kişileri tanıyor ve onlara minnet duymayı biliyoruz. Bu değerler aynı zamanda bizi ’insan’ yapan değerlerdir. Bu hafta, bu ay, bu yıl bitmeden lütfen siz de, sizin paraşütünüzü hazırlayanlara hiç değilse bir teşekkür etmeyi unutmayın. Başkalarının paraşütünü siz hazırlayın ve onları yaşama bağlamayı deneyin.

Unutmayalım ki, herkesin paraşütünü kullanacağı bir gün vardır. Ya bugün ya yarın ama mutlaka bir gün.
 
Yazan : Pembe Candaner
Kaynak : Sabah işte insan.

21 Ekim 2012 Pazar



İLAHİ AHENK / DIVINE HARMONY
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
25-35
2012



AŞK-I İSTANBUL / İSTANBUL İS LOVE
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
35-50 CM
2012



VAHDET-İ VÜCUD / UNION OF ASSETS
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
35-50
2012



AB-I HAYAT / WATER OF LİFE
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
35-50 CM
2012

14 Ekim 2012 Pazar




GÖNLÜMÜN  FATİHİ - CONQUEROR OF MY HEART
YAĞLI BOYA - OİL PAİNTİNG
35-50
2012




GÖNÜL BEKÇİSİ-HEARTS KEEPER
YAĞLI BOYA - OİL PAİNTİNG
35-50
2012

2 Eylül 2012 Pazar



GÖNÜL / HEARTS
YAĞLI BOYA /  OİL PAİNTİNG
40-60
2011


GÜNBATIMI / SUNSET
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
40-60
2011



ZAMAN / TİME
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
30-40
2011



OĞUL VE UĞUR BÖCEĞİ / LADYBİRD AND SON
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
30-40
2011


GÖK KUBBE / SKY
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
25-35
2010


HEYECAN / EXCITEMENT
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
30-40
2011



SENDEN ÖTESİ / YOU BEYOND
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
35-50
2011


UMUT VE YELKENLİ / HOPE AND SAILING
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
40-60
2011



KIZ KULESİ - KIZ KULESİ
YAĞLI BOYA - OİL PAİNTİNG
25-30
2010

26 Ağustos 2012 Pazar

Gerilla Pazarlama- Radyospor




     Radyo reklamlarına ait Türkiye’de yapılmış en iyi  " gerilla pazarlama " örneğidir.

     Kafasında sporla gezen, futbolla yatıp kalkan, rakip takımın sahasındaki maça bile üşenmeden giden sporseverleri anlatıyor sanki bu reklam. 

     Futbolla yatıp kalkan bir ülkeyi iyi anlatıyor bu reklamlar. 

    Özellikle kafasında Türk milli takımı seyircileri olan reklam çok yaratıcı. 

Gerilla Pazarlama Örnekleri - McDonalds Cafe/McCafe





      McDonalds bilindiği üzere hamburger denince akla ilk gelen markadır. McDonalds mağazalarında kahve de satılır; ama, almak pek kimsenin aklına gelmez.

      McDonalds'ın kahve sattığını  hatırlatıyor.

      McDonalds, bu reklamıyla ben de kahve satıyorum  ve bunu da kolay kolay akıldan çıkmayacak güzel bir çalışmayla  yaparak

     (  Hamburgere benzetilmiş , kavrulmuş kahve çekirdeği )

      kahve pazarında ben de varım diyor.

   

    

29 Temmuz 2012 Pazar

Gerilla Pazarlama Örnekleri - Koleston - Lübnan




Lübnan’da Koleston saç boyası için yapılan bu outdoor çalışması. Saç boyasının doğadaki renkleri taşıdığını anlatan bu çalışma, gerçekten göz alıcı. 

Gerilla Pazarlama Örnekleri - Sorouh - Dubai




  Sadece uçak yolcularını hedefleyen bir reklam.  Hem niş bir alan, hem de çok dikkat çekici.
     İngiltere merkezli  fotoğrafçılık bir şirketi tarafından, Ortadoğu'lu emlak şirketi Sorouh   için sadece uçak yolcularını hedefleyen dev outdoor şeklinde yapılmış, tamamen renkli baskı ve  geceleri sürekli ışıklandırılan ( 3 futbol sahası genişliğinde) gerilla pazarlama örneğidir. 

     İlk olarak Dubai Uluslararası Havaalanı'nda yapılan bu örnek Guinness rekorlar kitabına bile girmiş bu reklamdır.  

Gerilla Pazarlama Örnekleri - Şeffaf ve kullanışlı ...






Kanada’da yapılan bu çalışmada bir bardak üreticisi ürettiği bardakların şeffaf ve kullanışlı olduğunu anlatmak için özel bir tasarımla etkili bir reklama imza atmış.

Gerilla Pazarlama Örnekleri - Duracell - Hindistan




Duracell pilleri için Hindistan’da yapılan bu çalışma, mesajını hiç bir yazı olmaksızın çok iyi iletiyor. 

"Duracell piller o kadar güçlüdür ki bir arabayı bile çalıştırabilir" veya "Alternatif yakıt" tarzında mesajları tüketiciye ulaştıran bu kampanya, hedefi tam 12’den vuruyor. 

İlk başta araçların arkasındaki pil görüntüsü çıkartma gibi görünse de gerçekte bunlar araçların arka taraflarına yapılmış olan pil yuvalarına yerleştirilmiş maket pillerdir. Hindistandaki arabaların eski görüntüleri de çalışmalara eklenince ortaya seyirlik bir reklam çalışması çıkıyor.



23 Temmuz 2012 Pazartesi

Automatic Turkish Money - Otomatik Türk parası


Gerilla Pazarlama Örnekleri - Bağ Pastaneleri




 —  İstanbul’da bulunan Bağ Pastanesi, servis aracı için harika bir araç giydirme yapmış. Aracın arka koltuğuna şirin bir pastacı yerleştirmişler. Hem pasta hem de amca etkileyici ve gerçekçi olmuş. 

      Küçük bütçelerle büyük işler yapılabileceğini gösteren yaratıcı ve uygulama olarak başarılı bir " Gerilla Pazarlama " örneği. 

Philip Kotler

Marketing Strategy with Philip Kotler at the London Business Forum

GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ-MEVLANA

Ney Dinletisi Yusufu Kaybettim Kenan Elinde

22 Temmuz 2012 Pazar

GERİLLA PAZARLAMA'DA
 BAŞARI İÇİN ;

10 ANAHTAR

1.  Pazarını araştır : Durumunu öğren.
2.  Sağladığın faydaların listesini yap : İnsanlar sizinle iş yaptıklarında ne yarar sağlarlar.
3. Silahlarını seç : Gerillanın 100 silahı içinden sana uygun olanı seç.
4. Pazarlama planını yap : Planlı hareket etmek gerillanın en büyük silahıdır.
5. Gerilla Pazarlama takvimi yap : Neyi ne zaman yapacağını bil.
6. Vizyon : Pazarlamada işbirliği yapacak senin gibi şirketler ve kişiler bul.
7. Telaşlanma sakin ol : Panik ve acele zaman ve para kaybettirir.
8. Saldırıyı sürekli hale getir ve sürdür : Sonuç bir anda gelmez,  en zoru budur.
9. İzini sür : Bazı silahlar iyi sonuç vermeyebilir,onları izle, ölçümle ve ayıkla.
10. Kanallarını seç : Satış için kullanacağın kanalları seç.

Gerilla Pazarlama Unsurları

GERİLLA PAZARLAMA UNSURLARI


1. Girişimcilik
       Gerilla Pazarlama'da girişimci birleşme, birleştirme odaklı olmalıdır.  Pazarlama çabalarının üretim becerilerini, bilgiyi, etkinliği arttırma  ve maliyeti düşürme yönlü olarak sürekli kullanıp gerektiğinde kısa vadeli ve geçici olarak diğer işletmelerle de paylaşmayı bilmelidir.
2. Zaman
       Gerilla Pazarlama'da zaman çok önemlidir. Zamanın etkin kullanımı, zamanından önce veya sonra ortaya çıkmama, zamana uyum gereklidir. 
3. İnternet
       İnternet ve teknolojideki yeni gelişmeler Gerilla Pazarlama'yı kolaylaştırmaktadır. Küçük ve Orta  Ölçekli şirketler ( KOBİ ) açısından internetten yararlanma, pazara bu firmaların seslerini duyurmada büyük işletmelerle aynı şansı vermektedir. İnternet ürün ve hizmetlerin hem yerel hem ulusal hem de uluslararası düzeyde en etkin ve finansal açıdan en uygun şekilde pazarlanması sağlanmaktadır. İnterneti ve teknolojik unsurları pazarda etkin bir biçimde kullanan firmalar farkındalık/farklılık yaratabilmektedir.
4. Reklam
      Gerilla reklamcılığında ilk yapılacak şey reklamın amacını ortaya koymak, ikinci olaraksa amacımızı gerçekleştirmenin ortaya çıkaracağı temel yararı iyice vurgulamaktır. Reklamın direkt olarak hedef alınan kitlenin iyi belirlenmesi,bu kitlenin özelliklerine uygun olarak net olarak ne yapılacağının iyi vurgulanması, reklamın gerektirdiklerinin belirlenmesi ve bütçenin ortaya konulması gerekmektedir.
       Reklamın başarılı olabilmesi için reklamdaki slogan " açık, net ve direkt olmalı, müşteriye iyi fikir aktarmalı ve daha fazlasını öğrenmek için merak uyandırmalıdır.
5. Rekabet
       Pazarlama ve rekabet alanındaki Amerika'lı pazarlama guruları Al Ries ve Jack Traut Gerilla Pazarlama'yı küçük şirketler açısından " devlerin yaşadığı yeryüzünde " ayakta kalmak taktik vasıtası saymaktadırlar. Gerilla Pazarlama'da strateji " yalnız sizin şirketinizin ölçeği değil, rakiplerinizin ölçeği de önemlidir. Gerilla şavaşında başarının anahtarı, taktiği ve stratejiyi kendi şirketinize göre değil rakiplerinize göre oluşturmak gereklidir. "





20 Temmuz 2012 Cuma

Guerrilla Marketing- Bordo Mavi / Trabzon




 —  Trabzon’da çekilmiş bu fotoğrafa baktığımızda ; Mavi Jeans mağazasının yanında “Bordo” isimli bir mağaza. Yan yana geldiğinde “Bordo Mavi”. Aynı mağazanın yerinde herhangi bir isimde herhangi bir mağaza da olabilirdi. Ama mağazanın ismini “bordo” koyduğunuzda ve bunu Mavi Jeans ile aynı fontta yazdığınızda, tabelasını da Mavi ile aynı hizaya yerleştirdiğinizde, üstelik bunu Trabzon’da yaptığınızda, yaptığınız yatırım çok daha değerli hale gelebiliyor. 

     İşte bunu görebilmek ve uygulayabilmek gerçek bir “gerilla ruhu” gerektiriyor. 

1 Temmuz 2012 Pazar

Mutlu adamın gömleği ....


MUTLU ADAMIN GÖMLEĞİ!

Mutlu adamın gömleği


Bir hükümdar amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Ülkenin bütün hekimleri saraya geldi, komşu ülkelerin hekimleri de çağırıldı. Ama hastalığa hiçbir çare bulunamadı. Hükümdar, herkesin gözü önünde her gün biraz daha erimeye devam ediyordu. Umutsuzluk içinde çırpınırken son çare olarak bütün falcıların, büyücülerin bulunup saraya getirilmesini istedi.

Adamları koşuşturdu. Ülkede ne kadar adı falcıya büyücüye çıkmış insan varsa toplayıp getirdiler.

Falcılar, büyücüler hükümdara tek tek baktılar, bildikleri bütün numaraları yaptılar, ama hiçbiri herhangi bir iyileşme sağlayamadı.

Hükümdar artık iyiden iyiye umutsuzluğa düşmüşken günün birinde sarayının kapısına bir yaşlı kadın geldi. Bu kadın hükümdarın derdini nasıl çözeceğini bildiğini söylüyordu!

Yaşlı kadını hükümdarın yanına götürdüler.

Hükümdar yatağında doğrulamadan, "Söyle kadın" diye güç bela konuştu: "Neymiş senin çaren!"

Kadın bildiği çareyi anlattı: "Adamlarınız ülkeyi dolaşacak, ülkenin en mutlu adamını bulacak, onun gömleğini alacak ve size getirecek. Siz de bu gömleği giyince iyileşeceksiniz..."

Hükümdar emir verdi, adamları hemen ülkeye dağıldı. Önce en zenginlerin kapısını çalmaya başladılar. Ama hangi zenginle gidip konuştularsa onun hiç de tahmin ettikleri gibi mutlu olmadığı gördüler. Aralarından bir iki kişi, en değerli gömleklerini verdi. Hükümdar gömlekleri giydi fakat bunların da herhangi bir faydası olmadı. Böylece o gömleklerin sahiplerinin söyledikleri gibi mutlu olmadıkları ortaya çıktı.

Hükümdar köpürüyor, adamları bütün ülkeyi adım adım dolaşıyor, artık zengin fakir dinlemeden mutlu insan arıyor ama bir kişi bile bulamıyorlardı.

Durmaksızın dolaşırken susuz kalan hükümdarın adamlarından birkaçı dökülen bir kulübenin yanından geçmekteydi. Su istemek için yaklaştıklarında içeriden gelen sesi duydular.

Bir adam kendi kendine konuşuyordu:

"Ne kadar mutluyum, benden iyisi yok, karnımı doyurdum, yarın çalışabilecek gücüm de var... Benden iyisi yok..."

Hükümdarın adamları suyu falan unutup hemen içeri daldılar. Bu son derece yoksul kulübede bir adam yere oturmuş, kağıt üzerine serdiği peynir ekmeğin son kırıntılarını ağzına atarken bir yandan da türkü söylüyordu.

Hükümdarın adamları "Nihayet bulduk" diye adama doğru hamle ettiler ve yanan tek bir mumun zayıf ışığında adamın gömleğinin olmadığını gördüler. 
Yazan : Okay Gönensin
Kaynak : VATAN

Hafızanızı Güçlendirmek için 8 öneri .... Unutmayın, hayata bir kere gelme şansınız var ve ilk önce kendinize dikkat edin.


HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM...

Hayat aynı rutininde devam ediyor ve sıkılıyorsanız, yaşamı farklılaştırmanız ve beyninizi alışkanlıklarını bırakmaya zorlamanız gerekiyor. Bu size hem zihinsel zindelik hem de rahatlamayla birlikte mutluluk getirecek. Ailem.com'un verdiği ve okuduğunuzda basit gibi gelen, ancak uyguladığınızda ne kadar katı alışkanlıklara sahip olduğunuzu görmenizi sağlayacak önerileri mutlaka uygulayın. Unutmayın hayata bir kere gelme şansınız var ve ilk önce kendinize dikkat edin:

1- Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.

2- Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi... Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.

3- Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak.

4- Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.

5- Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin.

6- Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.

7- Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi yardımcı yoldur. O ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz.

8- Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın.
Kaynak : www.aksam.com.tr



30 Haziran 2012 Cumartesi



AFRİKA  / AFRİCA
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİNG
30-40 CM
2011




NESİL / GENERATİON
YAĞLI BOYA / OİL PAİNTİİNG
25-35 CM
2010

Profesyonelleşmek...


PROFESYONELLEŞTİREMEDİKLERİMİZDEN MİSİNİZ?
 

PROFESYONELLEŞTİREBİLDİKLERİMİZDEN MİSİNİZ?

Canı son derece sıkılmıştı... Bu terfiyi hakettiğini biliyordu. Şirkete girdiği andan itibaren işini en iyi şekilde yapıyordu. Gerektiğinde akşam geç saatlere kadar şirkette kalıyor, kendisinden istenen her görevi zamanında ve eksiksiz yerine getiriyordu. Herkes onun işinin ehli olduğunu bilir ve kendisine saygı duyardı. O halde neden başka birisi yönetici olmuştu? Bu ne kadar büyük bir haksızlıktı? Hele kendisine yapılan açıklama ne kadar da anlamsızdı: "Yeterince profesyonel değilsin!" O yaptığı işin karşılığında maaş almıyor muydu? Bu işin okulundan mezun değil miydi? Yaptığı işin uzmanı değil miydi? Bu sorulara verilecek tek cevap "Evet" olduğu halde, nasıl oluyordu da profesyonel olmadığını düşünüyorlardı?

İş ve Meslek - Altın bilezik...

Her ne kadar biz Türkçe'de iş ve meslek kavramlarını zaman zaman birbirlerinin yerine kullanıyorsak da, iş dünyasında iş (job) ve meslek(profession) birbirinden çok farklı anlamlar içeriyor. Bazı durumlarda yaptığınız iş mesleğiniz olmayabilir. Aslında doktor, diş hekimi, mimar olan ya da daha doğru bir deyişle bu mesleklerin eğitimlerini almış ne kadar çok sanatçı var Türkiye'de, değil mi? Konservatuara gitmek isteyen bir gence ailesinin "Sen üniversitenin şu bölümünü bitir, kolunda bir altın bileziğin olsun. Sonra istersen yine şarkıcı olursun." demesi sadece film ve dizilere mahsus değil. Eğitimimizi aldık, işimizi/mesleğimizi yapabilir hale geldik ve o mesleği kullanarak para kazanmaya başladık. Bu durumda bir profesyonel (professional) oluyoruz. Kitaplarda, sözlüklerde gördüğümüz profesyonel tanımı işte bu: Bir işi, meslek olarak/kazanç sağlamak amacıyla yapan kişi.

Dün ve bugün...

1950 ve 1960 yıllarda sosyal bilimlerle ilgilenenler profesyonelliğin derecesini bazı kriterlere sahip olunmasına bağlamışlar. Meslekleri ve tabii ki bu meslek sahiplerini diğer bir deyişle profesyonelleri, diğer uğraşlardan ve amatörlerden farklılaştırmak için teknik bilgi ve yeterlilikler gibi yapısal ve mesleki özerklik gibi davranışsal nitelikler belirlemişler.

İnternette de "professional" (profesyonel) kelimesini arattığınız zaman yaklaşık 481 milyon, "how to be professional" (nasıl profesyonel olunur) kelimelerini kullanınca ise yaklaşık 388 milyon sonuç çıkıyor. Çeşitli mesleklerde profesyonel olmanın yollarını anlatan milyonlarca web sitesi, makale ve yazı... Her meslekte profesyonellik standartları birbirinden farklı, hatta bazen birbirleriyle çelişen kriterler dahi ortaya çıkabiliyor. Bazı mesleklerde şeffaflık son derece önemliyken diğer bir kısım mesleklerde mutlak gizlilik söz konusu. Bazı mesleklerde iyi yazarsanız o mesleğin profesyoneli olursunuz, bazılarında iyi çizerseniz ya da rakamları iyi kullanırsanız....

1970'lere geldiğimizde ise meslek sahiplerinin ayırt edici özelliğinin inançlar ve sonucunda oluşan hal ve davranışlar olduğuna inanılmaya başlanmış. Profesyonellik ise mesleğin ideallerini en iyi şekilde yansıtacak duygu, düşünce ve davranışlara sahip olmak olarak nitelendirilmiş. Günümüzde bu kavramı o günlerden biraz daha farklı kullanıyoruz... Ücret karşılığında eğitimini aldığı ve/veya deneyimli olduğu konuda çalışan kişilerin meslekleri ne olursa olsun sahip olması gerektiğine inandığımız bir takım özellikler var. Kişileri o özelliklere sahip oldukları oranda profesyonel olarak kabul ediliyoruz.

İş adamı ve profesyonel...

Levy, N. I. Esq., & Mishkin, D.B. Esq. (1990) tarafından yazılmış olan "Kimin Faydasına? Dış Etkilerin Yol Açtığı AhlakSorunlara Çözümler" (In Whose Best Interest Is It Anyway? Solutions to Ethical Problems Caused by Influences) adlı kitapta kullandığı bir örnekle iş adamını profesyonelden ayırıyor. Örnek şöyle: Kullanılmış araba satan birisi size gösterdiği arabanın tam size göre olduğunu söylerse durur ve düşünürsünüz. Çünkü bilirsiniz ki o kişi için önemli olan o satışı gerçekleştirmek ve bir kazanç elde etmektir. O bir iş adamıdır. Diğer taraftan bir doktar size duyma fonksiyonunuza destek olması için kullanabileceğiniz en uygun aletin gösterdiği alet/marka olduğunu söylediği zaman sorgulamadan kabul edersiniz. Çünkü bir profesyonelin mesleği gereği müşterilerinin ihtiyaçlarını kendi faydasının önünde tutması gerektiğine bilinçaltında inanırsınız. Levy ve Mishkin'e göre profesyonel olabilmek ve hizmetinizi sunduğunuzu kişi/kurum ile güven ilişkisini oluşturabilmek için mutlaka mesleğinizin yazılı ya da şifahi etik kurallarına uymaktan geçiyor.

Peki bu durumda iş adamları profesyonel değil midir? Ya da profesyoneller iş adamı olamazlar mı? Bu sorular özellikle şahıs/aile şirketlerinde çalışan hisse sahipleri, patronlar için önem taşıyor. Arada çok hassas bir denge noktası var ki, o noktada her iki konumun gerekleri de optimum bir şekilde buluşuyor. Bugün gerek Türkiye'de gerek dünyada bu dengeyi kurabilmiş pek çok profesyonel iş adamı var...

Profesyonel kime denir?

Profesyonelliği tanımlamanızı istesem sizden, nasıl bir cümle kurardınız? Ya da profesyonel bir kişinin özelliklerini saymanızı istesem hangi sıfatları sayarsınız? Başarılı, karizmatik, işinin ehli, çalışkan ve daha pek çok güzel nitelik. Bugün bu kelimeye yüklediğimiz anlam kelimenin ilk kullanılmaya başlandığı zamanki anlamında çok farklı ancak yine de anlaşılabilir. Çünkü mesleğiniz ne olursa olsun yine de sahip olmanız ve yansıtmanız gereken bir takım ortak özellikler var. Ben bu özelliklerin başında mesleği sevmek ve değer vermek geldiğini düşünüyorum. Eğer yaptığınız işi seviyor ve önemli olduğuna inanıyorsanız, bu iş sayesinde bir yerlerde birilerinin hayatına dokunacağınıza, yaşamda küçücük de olsa bir şeyleri etkileyebileceğinize inanıyorsanız, o zaman işinizi daha bir ciddiye alırsınız. Mesleğinizin gereklerine saygı göstermek sadece profesyonel olmanın değil aynı zamanda başarının da anahtarı değil midir?

Tabii ki başka pek çok ortak özellikten bahsedebiliriz. Sözlü ve sözsüz iletişim, stratejik düşünebilme, empati, dürüstlük, insan ilişkileri, iş özel hayat dengesi, mesleki sağduyu, sorumluluk alabilme ve sorumluluklarını yerine getirebilme... Bu özelliklere sahip olmanın önemini küçümsememek gerek. Unutmayalım ki sadece sahip olmak değil aynı zamanda bunu çevrenizdekilere yansıtabilmeniz gerekli. İlk izlenimlerin önemi yadsınamaz bu konuda ancak asıl önemli olan bu izlenimleri olumlu ve sürekli kılabilmek.

Profesyonelleşmek...

Mesleğinizle gurur duyuyorsanız eğer, o işin profesyoneli olarak en iyi şekilde temsil etmek istersiniz. Görünüşünüzle, duruşunuzla, davranışlarınızla, işinizi yapış tarzınızla, olaylara yaklaşımınızla... İnsanlara da bu inancınızı yansıtmak istersiniz... Sizi gördükleri zaman, yaptığınız işe tanık olduklarında ya da görevinizin sonuçlarını yaşadıklarında mesleğinizin önemini ve sizin o mesleğin en iyi temsilcilerinden biri olduğunuzu anlasınlar istersiniz. Çünkü bilirsiniz ki profesyonel olmadan ve bunu dışarıya yansıtamadan kariyer basamaklarını tırmanmak mümkün değil. Peki ya siz, hala bu alanda gidecek yolunuz mu var? Yoksa aksine siz profesyonelleştirebildiklerimizden misiniz? 
 
Yazan : Rana Özşeker
Kaynak : www.pazarlamadunyasi.com